48 Bodrum

Son zamanlarda, okuduğunuz bu blogun bir gezi sitesine dönüştüğünü kabul etmeliyim. Şimdi, Bodrum'a ne zaman taşınacağıma dair sayısı ve yükü artmış sorulara, sırf bu blog özüne dönsün diye cevap vermeye çalışacağım. Buna rağmen tanıdık, tanımadık pek çok insanın, blog ve sosyal medya takipçilerimin, Bodrum ile ilgili takvimi merak etmesi, yorumlarda bulunması ya da fikir vermesi çok güzel, çünkü bu bana güç veriyor. Aynı zamanda kıvırıp kaçabileceğim herhangi bir alan bırakmıyor. Bu satırı her kim okuyorsa bilmeli ki, beni bir adım daha hedefime yaklaştırıyordur.

istanbul again
İstanbul bana böyle hissettiriyor

Gitmeyi, hayal ettiği dünyayı kurmayı, -ister bu topraklarda isterse dünyanın öbür ucunda olsun- hayal eden birçok insan var. Gelen sorular, kendimi öncüymüş denli önemli hissettiriyor. Ben gidersem herkesin hayali gerçekleşecekmiş gibi geliyor. Başaramazsam her birinin hayal kırıklılığı olacağım sanki.

Yolunu tutup, epeyce ilerlemiş biri olarak, bazen hiçbir şey yapmadan beklemek gereken anlardan da bahsetmeliyim. Trafiği bol bir binada, asansör ya da en basitinden durakta otobüs beklemek gibi düşünün. Çiçek bile mevsiminde açar ya hani. Epey süredir benim için böyle bir durağan durum söz konusu. Lakin beklerken dahi kimi şeyler olmuyor değil. Mesela, yakın zamanda Selimiye'deki arsa için ruhsat başvurumu yaptım. Artık üzerine ev kondurma noktasına geldim sayılır. Kafamda netleşmeyen sat - elde tut gelgitleri ve bu arada geçen zaman, orasının daha da değerlenmesine yardım etti. Kim bilir belki de Bodrum'un yazlığı oluverir Selimiye. Yazın çekilmeyen bir kasabadan kendi halinde bir köye kaçmak, yorucu olmayan birkaç saatlik yolculuğa bakar.

my way
Üniversiteden hocam Serdar Benli'nin blogunda anlattığı bir sahneyi resimlemiştim.
inspiration to escape
Yine Serdar Benli'ye beni desteklediği için teşekkür etmek istemiştim. 
lets go?
Hülya'ya hayallerimden bahsettim...
will you come with me?
...ve tabi benimle gelmesini istedim.
will be there for a minute
"Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölemezsin" C. Süreya

Yolunu tutup, ilerlemek deyince basitçe tekrar etmek isterim. Öyle ya, beş parasız hayal bile kurulamıyor günümüzde. Benzer ve aslında hiç de ütopik olmayan bu hayallere sahip bizler için ilk sorun, doğrudur, ekonomik koşullarımızı düşündüğümüzde doğuyor. Sahiden sancılı ve fakat abartılı bir durum bu. Aslında beş parasızken atılacak önemli adımlar var. Mesela ihtiyacımız olmayan şeyleri edinmemek ve yapmamak gibi. Bir dönem, eve oyun konsolu almalıyım, arkadaşlarım gelir ve oyun oynarız derdim. Oysa bu yaşıma kadar eline oyun konsolu almamış biri olarak, olmayan bir durumu, nasıl da kafamda yarattım bilmiyorum. Evet; teknolojik oyuncakları, sırf moda oldu diye sadece birkaç hafta giyilecek markalı kıyafetleri, yeni açılmış, bir tabak makarnaya 50 lira verilen havalı mekanları unutmaktan bahsediyorum. Hayata bir kere geliyoruz sözü şeklen doğru olsa da kullanıldığı yere göre kendini kandırmak için ihtiyaç duyulan bir anahtara dönüşüyor. Bu sözün etrafa yaydığı hoş tınıların peşine düşüp, evlerini mağazaya veya kendisini yakında sönecek bir pop stara çeviren pek çok insan biliyorum. Bu bir yorum. Kimsenin tercihine, nasıl yaşadığına lafım yok. Tekrar etmemin sebebi nereden başlayacağım diyene kapıyı aralamak.

Üstelik ne kadar tasarruf yaparsanız yapın, elinizdeki para genelde hayallerinize asla yetmeyecektir. Haliyle daha küçük adımlar atmayı tercih etmek, daha küçük yatırım enstrümanları kullanmak, hem planınız için yapılmış bir hamle, hem de zaman kazandırmış oluyor. Bu zaman öyle önemli ki, içinde fikir değiştirmek, manevralarda bulunmak kolaylaşıyor. Mesela ev sahibi olmayı düşlerken, bir müddet sonra bunun gereksizliğine ikna olabiliyorsunuz. Diğer taraftan, geçmişte yaptığım, boyumu geçmeyen küçük yatırımlar görüyorum ki bugün beni avantajlı kılıyor. İyi ki lüks araba sahibi olmamış, eve 5+1 kablosuz ses sitemleri almamışım diyorum.

Şöyle bir tarayınca Bodrum'a dair ne çok şey çizmişim.

Bu yazıyı yazarken önceki akşam annemden gelen telefon bile çok önemli sayılabilir. Babamla birlikte Ortakent ve Geriş Köyü'nü gezip, benim için biraz havayı kokladıklarını söylediler. Nasıldır, kimler yaşar, güzel midir, esintili midir, nemli midir gibi. İster yaşayacak ister yaşamayacak olayım, bunu yapmalarına çok mutlu oldum. En azından, artık güneyde yaşama fikrime iyiden iyiye alıştıklarını, inandıklarını görüyorum. İlk başta heves olarak algılanan bir durumun bu noktaya gelmesi benim için sahiden önemli. Kimseyi ikna etmek zorunda değildim; lakin yakınlarınızın sizinle hareket etmesi hayalinizi gerçekleştirme yolunda büyük bir şans oluyor. Bu şansı yakalamak için onlara da zaman vermek gerek. Yapmak istediğiniz her ne ise ailenizin koşulsuz yardım ettiğini düşünün. Bu noktayı böylece geçmiş oldum. Biraz alakasız gelebilir ama fikren benzeştirdiğimden dolayı 1957 yapımı "12 Öfkeli Adam"ı izlemenizi tavsiye edeceğim.

12 Öfkeli Adam izlemediyseniz,  kaçırmamanız gereken bir film

Bir şey daha var. İş hayatım boyunca hizmet verdiğim ajanslar dışında, bağımsız çalışmayı reddetmişimdir. Oysa şimdi, gitme hayalimin ve çiziyor olmanın açtığı yeni kapılardan içeri girmekten çekinmiyorum. Tasarım hizmeti ve illüstrasyon taleplerine kulağımı kabartıyor, değerlendiriyorum. Bunu ticari bir kaygı için değil, evde çalışma disiplinimi kazanmak için yapıyorum. Öğrendim ki kolay değilmiş. Çünkü yapacağım işin başına geçtiğimde kendimi her defasında mutfakta, bir şeyler atıştırırken bulmak istemem. Bunu oturtmak için bile biraz zamana ihtiyaç var.

Dışımda gelişen her şey için kendimi, daha önce tarif ettiğim gibi durakta, otobüs beklerken resimleyebilirim. Eninde sonunda beklediğin araç geliyor, biniyor gidiyorsun. Hayatı akışına bırakmak, gelen her şeyi kabul etmek benim mutluluğumun anahtarı olmuştur hep. Bundan sonra da öyle olacak eminim. Beklemeyi bilmek gerek.

time
İstanbul'daki sürem azalıyor.

Ne zaman mı gideceğim? Haftaya olabilir gibi geliyor, birkaç ay sonra da… Soruyu değiştirerek soracak olursanız ben hazırım derim. Hem de çok hazır. Bodrum hatlı otobüsün gelmesini bekliyorum sadece…

Yorumlar

  1. "Dışımda gelişen her şey için kendimi, daha önce tarif ettiğim gibi durakta, otobüs beklerken resimleyebilirim. Eninde sonunda beklediğin araç geliyor, biniyor gidiyorsun. Hayatı akışına bırakmak, gelen her şeyi kabul etmek benim mutluluğumun anahtarı olmuştur hep. Bundan sonra da öyle olacak eminim. Beklemeyi bilmek gerek."
    = ilham :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu da geçer Ya Hu

Ege kralı…

Bodrum’da 1 yılın ardından